13 Eylül 2010 Pazartesi

Sokak sanatı mı?

Yaşadığım kentte bu yaz başlayan ‘sokak sanatçıları’etkinliği kapsamında yaşanılan iki aylık deneyim, bu iki olgu üzerinde düşünmeye ve bazı sonuçlara varmaya neden oldu. Nitekim okuduğum bölüm olan seramik sanatını sokağa taşımak ne kadar doğru?Hangi zorluklar ile karşılaşabileceği, yaşayarak öğrenilse de önceden fark edilebilirdi aslında. Seramik sanatını sokakta icra edebilmek için öncelikle geniş kapsamlı malzeme barınağına ve bazı sistemleri gerektirecek alana ihtiyaç var. Bir masa, birkaç paket ebeşuar aleti, beş tane sünger, birkaç plastik kova ile gerçekleştirilmeye çalışılan projede, yapılan ürünler bir yana orada geçirilen zaman daha değerli kalmayı başarmış olabilir.
Kentin günlük toplumsal yaşantısına nasıl bir farklılık getirmiştir? Bu farklılık malzemeyi merak eden insanların etkinliğe yaklaşıp meraklı soruların cevaplandırılmasıyla mümkünlük sağlayabilir mi?
Kadın olmanın zorluğu ile bir kez daha yüzleştiğimiz bu projede:
-Engelli Muharrem Abı’nın tekerlekli sandalyesiyle her çalıştığımız gün yanımıza gelip on dakika sohbet etmesine ve ardından baskülü ile bizi zorla tartıp ne verirseniz demesine..
-Çalıştığımız günün birinde; iki tane sivil polisin yanımızdaki banka oturup( yarım saatten fazla süre kalarak) bizi yaptığımız çalışma ile ilgili soru bombardımanına tutmasına, ve kaldıkları süre içerisinde polis megafonunundaki unutulmaz bazı anonsları dinlememize…
(…..x bölgesindeki y apartmanında kimliği belirsiz 15-16 yaşlarındaki bazı gençlerin apartman zillerine basarak apartman sakinlerini rahatsız ettiği söyleniyor …)
-Karşımızda bulunan çay ocağında çay içen insanların meraklı bakışlarına…Bu ve benzeri olayların akılda kalmasıyla sonuçlanmasına yol açmıştır.

Seramik-sokak ve sanat. Bu üç kavram ayrı ayrı incelendiğinde ve üzerinde oturup düşünüldüğünde, yaşadığımız bu deneyim sonucu gelecekteki projelerde, ‘projenin temelini’ oluşturacaktır.

Bayram Çocuğu

Nöropsikiyatri ve davranış bilimine meraklı çocuk nörologları, çocukların çizmiş oldukları resimler üzerinde bazı araştırmalarda bulunuyorlar. Bu araştırmalar, yaş gruplarına göre değişen algılara yönelik saptamalar doğuruyor. Örneğin 1 yaşındaki bir çocuğun bir yıllık değişimi süresince çocuğun değişen düşünceleri, yaptıkları resimler ile bazı durumları vurgulamış. Anlattıkları şeylerden çok resim ile bazı gizli düşünceleri ortaya çıkmış.

Hem okurum hem çalışırım, satın aldığım kitap paralarını karşılarım düşüncesiyle çalıştığım(2 ay) anaokulunda hafızama kazınan birkaç ayrıntı, çocuk davranış bilimi araştırmalarını aklımın köşesinde bulundurmaya sebebiyet vermiştir. Çocukların parmak gelişimleri için seramik çamuru ile yapılanlar ve bu anlarda girilen bazı diyaloglar beni güldürürken zaman zaman düşünmeye itmesi sonucu bazı çocukların ‘mizah’ yeteneğinin daha fazla olduğuna inandırmıştı. Tıpkı, bayram gününde kapı çaldığında ve ardından kapıya kim o diye seslendiğimde ‘bayram çocuğu’ diye cevap veren çocuğun beni güldürmesiyle, parmak gelişimi için seramik çamura şekiller veren anaokulundaki bir çocuğun ‘uçan kafa, uçan göz ‘ yaptım dediği andaki gülmem arasında bir farkı göremediğim gibi. Çocukların fantastik düşünceleri bazen anlık gülümsememin ötesine geçebildi.
–‘Bayram Çocuğu’? Aslında basit iki kelime…